little miss sunshine

happythankyoumore please
wristcutters love story
manhattan
annie hall

interstate 60

umut veren değil de gülümseten, mutlu eden(görece) filmler var. teen slasher oluyor genellikle biz arkadaşlarla izleyince eğleniyoruz. halloween olsun friday the 13th olsun scream olsun.
ayrıca (bkz: nightmare on the elm street).
(bkz: jeepers creepers)
bunun dışında, rocky picture horror show da arkadaşlarla izlemelik.

seeking a friend for the end of the world (2012)

çok fenadır.

happythankyoumoreplease +1

evet happythankyoumoreplease +1

üsttekilerin bazılarına +1 yazma geldim.

(bkz: interstate 60) +1
(bkz: seeking a friend for the end of the world) +1
(bkz: wristcutters: a love story) +1

amelie'yi izlemişsindir, aynı yönetmenin şu filmi de sevimli:

(bkz: Micmacs à tire-larigot)

black cat & white cat
funny people
be kind rewind
avatar

daha var ama aklıma bir çırpıda bunlar geldi, canım sıkkın olduğunda izleme ihtiyacı hissedip işe yaradığına tanık olduğum filmler.

herşey çok güzel olacak benim için bu minvalde.

nasıl unutulur.

(bkz: forrest gump)

ısınmayı azaltan ve gıda üretimiyle rekabet etmeyen biyokütle enerjisi üretimi için en büyük potansiyeli olan alanlar, daha önceden tarım veya otlak için kullanılmış ama daha sonradan terkedilmiş, orman ya da şehir alanına dönüştürülmemiş alanlardır.

spordan 1-1.5 saat önce karbonhidrat ağırlıklı bir yemek.

spordan hemen sonra light süt + bir tane muz. yarım saat içinde de protein ağırlıklı bir yemek.

ben spora gitmeden 1 saat önce öyle atıştırmalık hafif bişeyler yiyorum.

kaçınman gerekenler ise basit. yağlı yemekler, kızartmalar, şekerliler, hamurlar. ve tabiki alkol

spordan 2 saat önceden itibaren ve yarım saat sonraya kadar yemezdim ben.

çok basit, insanlar doldu artık.
herkes biliyor söylediğini ama bir yerden sonra tepki göstermek zorunda hissediyorlar kendini.

edit: günlük hayatta kimsenin kimseye karıştığı çok. istersen hem çevremden hem de ülke genelinden bolca örnek verebilirim.

çoğu boş insan çünkü. bi'de şu var açıklamalara saydırıp bakire kız isteyen insanlar var.

şimdi çıkıp sokağa sorsanız, bu kız-erkek öğrenci evi ile ilgili hükümetin açıklamasına ne diyorsunuz diye;

-tabi abiiii, olur mu öyle şey? destekliyoruz. helaaal deyip

kendisi pezevenginden, bana kız bul ama üniversite öğrencisi filan diye direten binlerce adam yoksa, adam değilim.

fazla elit yerlerde takılıyorsun.
Anadoludaki üniversitelere alalım seni. hasbelkader mühendislik-mimarlık fakültesi olup da kızların erkek öğrencilerin evinde proje yetiştirmeye kastığı-veya tersi (bak sevgilisi filan da değil sadece 30 erkek 5 kız öğrenci olan fakülteler, kızlar bi şekilde erkeklerle birlikte çalışmak zorunda) sonra da o kızların o.pu diye damgalandığı şehirlerimiz var (çok banal olacak ama misal Kayseri misal Yozgat)
hatta bu kızlardan türbanlı olup normalde cemaat evinde kalıp evin ablasının 8'den sonra eve gelemezsiniz- proje ekibinin sabaha kadar kalmazsan yetiştiremeyiz demesi arasında kalıp ne b.k yiyecem ben dediği bizzat duyulmuştur.
yani kısacası bu ev-yurt- kızlı erkekli evde kalma mevzusu güncel bir mevzudur. Millet yer tabi hele öğrencisi bol anadolu şehirlerinde apartmanın bir numaralı meselesi o öğrenci evleri!
Gündem değiştirme filan da doğru da gündem zaten bu aralar türban, kadın filan çok da değişmedi.

valla karışma yok diyorsunuz da, ben kadıköyde yaşıyorum ona rağmen, alt katımızda bir yaşlı teyze var, daha 1-2 ay önce ev arkadaşım evden her çıktığında cama çıkıp tüü namussuz ahlaksız eve erkek getiriyorsun gördüm ben kameradan diye bağıran, kapısının önünde kamera var ama geniş açıyla bizim merdiven yönüne yöneltilmiş.
bir tane karşı komşumuz var karşı apartmanda, türbanlı, geçen evimiz yandı biz de sokaktayız itfaye söndürüyor biz ağlıyoruz falan, geldi böyle perdelerinizi tam kapatmıyorsunuz, evin içinde ne biçim giyiniyorsunuz, balkona kızlı erkekli çıkıyorsunuz diye. ben namusumuza laf mı söylüyorsun diye sert çıkınca da yok ben sizin iyiliğiniz için söylüyorum kocanızın yüzüne nasıl bakacaksınız falan.
kız öğrenci evinde kalıyoruz, örnekler sonsuz, namusumuz komple mahalle teyzelerine emanet zaten(!)
demeye çalıştığım şu ki, türk insanı zaten çok meraklıdır milletin evinin içine, özel hayatına ve karışma hakkını da kendinde görür, mahallenin namusu diye bir kavram var yani, o mahalledeki kız öğrenci evine erkek gelince mahallenin namusu şey oluyor.e sonuçta polisi de valisi de türk insanı, istisna değil, herkes de bunu biliyor. hani konu komşunun karışması uyarması he der geçersin de, devlet mahallenin namus bekçisi komşusu olmaya karar verirse hiç de hoş olmaz sonucu. eminim en nihyetinde türk insanı olan polis de bu görevi bayıla bayıla yapacaktır, milletin evinin içine karışmaya özel hayatına göz atmaya yetki verilse. ki halihazırda, evinize erkek geldi ben gördüm polis çağıracam diye kapımızı çalan komşumuz var, şu an içinse polisin öyle bir yetkisi yok ilgi alanına girmez, ancak böyle bir yetki verilirse ' lan kızlı erkekli evdelermiş bir gidip bakalım, yasak hemşerim' diye muamele edeceklerini düşünmek çok da garip değil.
not: komşumuz hakkaten sokak ortasında iffetsiz, kocanın yüzüne nasıl bakacaksın diye bağırdı.
not 2: bir de o kadar komik bir önyargıları var ki, ev arkadaşım iş güç sahibi ancak platin sarı saçlı etek elbise giyen bir kadın, ben boyasız saçlı daha salaş bir tipim, o yüzden eve benim de erkek arkadaşım gelse ev arkadaşıma çemkiriyorlar, ahlaksız eve erkek aldın! diye. bana da gelip bak kızım sen akıllı bir kıza benziyorsun, erkekleri evinizden uzak tutun, adınız çıkar, sen yapmazsın ya arkadaşına söyle diye akıl veriyorlar.

önce birine söyletilir bi tur nabız ölçülür ses yoksa gelir.başbakan bunu demez ilk etapta,çünkü sert tepki gelirse vekilimizin münferit görüşüdür diyip işin içinden çıkmak için.

Bunu sadece basit bir gündem değiştirme açıklaması olarak görmende de biraz problem var bence. Bu tip açıklamalar halkın içindeki, yukarıdaki arkadaşın da anlattığı, milletin özel hayatına karışıp ahlak bekçiliği yapan insanlara cesaret veriyor. Bunun doğru olduğunu düşünen insanlar var, ülkenin başbakanı da açık açık bunu destekliyor. Adam "istihbarat alıyoruz, izin veremeyiz" diyor ya, buna tepki göstermezse neye gösterecek insanlar?

3-4 haftada bir iddaa bayiinin önünden geçerken canım çekerse şöyle bir bakıyorum bültene, "bu takım kazanır yaaaa" ya da "bu maç berabere yaaaa" diyorum ve oynuyorum. kaynak takip etmiyorum. başarı oranım, 6-7 kuponda bir tutuyor. diğerleri de hep son dakika golüyle falan yatıyor.

soccervista'dan bakıyorum son 5 maçta attığı/yediği gollere falan.
iran, ırak, mısır liglerinde pek sürprizle karşılaşmıyorum.
bir de sakatları cezalıları, sonraki maçlarını falan bilmek lazım.

ben bırakalı aylar oldu ama.

bettingadvice'da kendi ligine yorum yapanlara oynuyorum, çoğunlukla tekten yatıyorum.
artık uğraşmayacağım ama direk juan kaanın kuponlara oynayacağım az az.

buldum sandıydım, sonra o beni oyle sanmadıgı icin yalan oldu tabi. ondan sonrası hep aynı hikaye :)

yoo. basur olduk onun yerine.

var tabiki ama henüz karşına çıkmadım.

hayatının aşkı sadece holivud filmlerinde olan bir şeydir, ve gerçekçiliği yoktur.

35 yaşına gelmiş hala hayatının aşkını bekliyor kadınların çoğu.

Ki gerçek manada hayatının aşkını bulanların hiç biri mutlu olmamış zaten.

bknz
leyla ile mecnun, ferhat ile şirin, kerem ile aslı, kanber ile züleyha

inanmak istiyorum ama yok ya bence de. homonal hep.

Hayatının aşkı diye bi şey yok. Aşık olabileceğin insanlar var. Onlardan birisine denk gelip gelmeyeceğin tamamen şans.

size yüzyılın aşkları - çiğdem talu & melih kibar belgeselini izlemenizi tavsiye ederim.

www.youtube.com

bakalım izledikten sonra ne düşüneceksiniz :)

erkekler için olabilir ama kadınlar için mümkün değil. eşyanın tabiatına aykırı. kadın kimi evliliğe ikna ederse hayatının aşkı odur.

ya böyle söyleyince kendim bile gülüyorum ama ben 17'mde buldum bence. 19'da da kaybettim. büyük konuşmak doğru değil ama ben kendimi biliyosam ondan daha çok seveceğim birine denk gelmem bundan sonra. aşk seks meks bunlar hep 18-19'a kadar güzelmiş bence, sonrası boka sarıyo

kardiyo, kardiyo, kardiyo

mekik, mekik, mekik

en önemlisi diyet. ardından kardiyo. ardından mide hareketleri. ardından dinlenme.

en önemlisi diyettir ama bunu unutma.

beslenme+diyet+spor+düzenli uyku. bünyeye göre değişir elbet eritme ama kısa zamanda büyük sonuçlar bekleme, beklenti içine girme, hayal kırıklığına uğrama, her gün uygulamaya çalış.

syd+1. sadece mekik yagin altindaki kaslari calistirir.

yağ oranını düşürmen gerekiyor. mekik bu konuda çok az katkıda bulunur sana. yağları azaltıp şekeri hemen hemen sıfıra düşürdüğün bir diyete girmen ve kardiyo yapman lazım.

(bkz: hiit)

karın hareketlerini yaparken daha çok alt karın bölgesini çalıştıran bacak kaldırma hareketlerine ağırlık ver.arkadaşların da dediği gibi beslenme olmadan karın olmaz.

www.youtube.com

Göbeğin şurası burası ayrı erimez
Arabanda hep sola dönünce deponun solundaki benzin mi azalıyor?

Senin vücudunda dağılımı farklı olan atıyorum 10 x yağ var
Sen bunları eritmelisin, bölgesel zayıflama diye birşey yok

ben 1600 küsüre samsung'dan ultrabook aldım, aynı dediğin amaçlar için kullanıyorum ve çok memnunum. biraz ekleyebiliyorsan ya da 1400 civarına bulabiliyorsan ultrabooklara yönel bence. asus ve samsung iyidir.

2 sene önce senin gibiydim. Her forumu araştırdım. Sonuç olarak Vatan Computer %30 indirim kampanyasından Asus i5 N53Series 500GB HD 4 RAM aldım. 1450'ye düşürmüştüm. Gayet memnunum. Halen canavar. Sen de Vatan'ın o indirimini yakalayıp ( 2 hafta önce olmuştu ) alabilirsin. Isınma sorunu yok ( günde 8-9 saat açık ) , bataryası yeni yeni ölmeye başladı. Tavsiye ederim

kendim deneyemedim ama fiyat/performans olarak samsunglar gündemde takip edebildiğim kadarıyla.
bende samsung netbook var, ciddi bir sorunu olmadı.

1-oyun oynamıyorsan ekran kartının çok güçlü olmasına gerek yok.
2-çözünürlük olarak 1366x768 çok yaygın 1400 civarı laptoplarda biraz daha arttırabilirsen 1920x1080 olmıyorsa en az 1600x900 almalısın. filmler için kontrast değeri çok önemli notebookcheck notebookreview gibi sitelerde yazar o değer.
3- modele göre sesi özel olarak araştırmak gerek.

son olarak çok araştırma al ve kurtul.

15,6 inç alacağım için notebook alacam büyük ihtimalle arkadaşlar, asus da önceki kullandığım laptop olduğu için ve dilim yandığı için asusu düşünmüyorum. şu modele ne dersiniz mesela:

www.teknosa.com

@qazwsx dediğin gibi nereye baksam aynı çözünürlüğü görüyorum bu gönderdiğim model de öyle mesela.

Pimsleur bilmiyorum ama rosetta bayağı övülen bir program

birlikte kullanman lazım. pimsleur zaten mp3 dosyalarından oluşuyor. onları telefona atıp otobüste falan dinleyeceksin sadece. rosetta stone'dan normal dersini çalışırsın. yanına da bir tane güzel gramer kitabı aldığın zaman on numara olur.

peki yolda izde dinlemek dışında çalışmalara günde ne kadar zaman ayırmalıyım? genel anlamda dil öğrenmeye karşı özel bir yeteneğim olduğunu var sayarsak.

En az 1 saat. 2 saat iyi olur. 3 saat olursa kisa zamanda yeteneğini de varsayarsak iyice ilerlersin.
Kisa zaman derken min. 6 aylık bir süreçten bahsediyoruz.

kocaelideysen, tekila var ?

edit: lan onda da dibini görmüşler, 3 ''shot'' anca çıkar. ağzını vurduğuna değmez.

Yok malisef :( ama olsa mis gibi icerdim

iki tuborg gold dolapta. izmir'deysen kop gel.

bira yok da göbeği var olur mu? tam adonis yapmıştım, 2 ay diyeti bozduk, geldikleri gibi gittiler.

1- deodorant axe tercih etsem de işe yaramıyorlar. roll on çok daha iyi.
2- saç tipine göre değişir. bana çok iyi gelen senin saçına sıçabilir. deneyerek bulacaksın.
3- palmolive thermal spa çok iyi cdn.positive.com.tr

2. kesinlikle head&shoulders değil. sizin oraların markası 'tresan' var. o iyidir. h&s kepekleri götürür ama saçın da amına koyar yavaştan.

erkek olmasam da erkekler icin yaziyorum:
3. old spice komodo (cok cok guzel kokuyor ve oldukca kalici)

bakimli degilim de gene de cevap vereyim

1-adidas ice dive - enteresan bi his kullanip denemen gerek. bildigin nane yiyip soguk havada nefes aldigindaki his var ya onu hissediyorsun.
2-armagan hakli.

Bugün ilk kez kulandim h&s ve sacimi mis gibi temizledi ve yumusati. Bakam 1 ay sorna nasil olacak

axe africa iyi ama bond'un yeşili ondan daha iyi yeni keşfim.
şampuan head çok iyi elidorun mavi kutusuda iyi.

dus jelinin markasını unuttum panpa.

3 palmolive ylang ylang(mor olanı) hem çok güzel hem kalıcı

nivea silver protect.

nivea işi biliyor azizim !

1 ve 3. hangi parfümü kullanıyorsan onun deodorantını al bence. deodorant ve duş jeli setleri oluyor parfümlerin. böylece farklı farklı kokular birbirine karışmamış olur.
2. şampuan, senin saçına hangisi iyi geliyorsa.

deodorantta rexona uzerine yok deneyimlerime gore.
sampuan tresemme, almanyada var mi bilmiyorum.
jel dove sensitive skin.

1- Old Spice Bahamas

2- Kiehl's 1851 Fortifying Shampoo

3- Jack Black Shower Gel

niveadan başka işe yarayan deodorant görmedim.rexona dahil.hele parfümvari deoları koltuk altına sıkma bence çünkü hafif bi terle karışınca ilginç kokan insanlardan yapıyor direk.hani ter desen değil pislik desen değil.iyi bi koku da değil.değişik kokan insan kokusu böyle muhallebi gibi.hah işte öyle oluyor.

hele az roll on az deo sıkıyorum üst üste(ama az az sık yoksa cilde zarar.).mekanda koltuk altıma yumulan kızlar falan oluyor ara ara.

şampuan hala arıyorum.bioblasa çam terebentin kattım.onu kullanıyorum.şimdilik iyiyiz.

çok terleyen bi insan olduğum için duşjel beni paklamıyor.bildiğin hacı şakir hamam sabunuyla oluyorum.duşjellerini beceremedim ya da bilmiyorum aşağı atlıyo hiç köpürmeden falan sinir oluyorum.

2. markette satılanlar arasında saça en zararsız şampuan bebe şampuanı. dalin süper. her gün kullanırsanız kepek filan kalmaz.

deodorant için nivea'yı tek geçerim, duş jeli için palmolive'in thermal spası

dogamiz geregi

doğamız gereği değil, kişiliklerimiz sonucu. insan yalnız yaşamaya göre evrimleşmemiştir.

(bkz: gen bencildir)

sosyal kurallardan dolayı bence. insanlarla tanışmak falan çok zahmetli. özellikle kadın-erkek ilişkisi kurmak o kadar zahmetli ki. insanlarla tanışmak, mesela alt tarafı bir kahve içmek bu kadar zor olmamalı. işin normali, birini kahve içmeye davet edip onu tanımaya başlamak olmalı. halbuki bizde, bi insanı tanımak için günlerce, haftalarca çaba sarf edip, sonra kahve içmeye davet etmek :) ters işliyor. sinir bozucu. gereksiz derecede zor. bundan yalnızız bence. en azından ben bundan yalnızım.

hep sosyal fobi yüzünden benimkisi

pasif agresyon.

Üşengeçlik.

örğenciye zorluk çıkarmıyorlar ya. istedikleri belgeleri tam olarak verirseniz 3-5 güne çıkıyor. vize ücreti+istedikleri seyehat sağlık sigortası+fotoğraf 250-300 lira masraf çıkarır vize.

kibirli, cimri, aşırı yancı, ukala, şımarık, yavşak

kendi sanrısı olabilir, bir sürü sebebi de olabilir.
yanlışş yer ve yanlış kişilerin arasında da olabilir. mesela neo-nazilerle arkadaşlık etmeye ve aralarına dahil olmaya çalışan bir yahudi?

kendini çok önemsiyordur, çok bencildir, sürekli kendinden bahsediyordur, karşısındakinin anlattığıyla ilgilenmeyip sürekli kendini anlatmak istiyordur, sürekli ilgi odağı olmak istiyordur, falan filan.

nasıl yazılmamış hayret. çirkindir bu kadar basit. güzel veya yakısıklı insanların hiç ortamsız veya arkadassız sevgilisiz falan kaldıgını gördünmü? tek sebep bu bile olabilir. insanlar burda türlü şeyler yazmış ama, bence asıl önemli sebep budur.

Kendi gibi görünmeyenler
Hasetçiler ( Başkasının kötülüğünü isteyenler)

eskiye oranla harika hissediyorum. 1 yıldır falan neredeyse hiç şeker koymadım ağzıma meyveler dışında. geçen ay yanlışlıkla bir yudum kola içtim mesela, az kalsın kusuyordum. o kadar iğrenç geldi ki. bağımlılığı atlattıktan sonra insanın canı gerçekten o kadar çekmiyor. zaten bir süre sonra tatlı falan yiyen insanlara acıyarak bakmaya başlıyorsun. biraz sabrettikten sonra kolaylaşıyor ya. yeter ki 1-2 ay dayan.

çayda / kahvede şekeri bırakınca gerisi gelir, canın eskisi gibi tatlı istemez. sevip te baklavadan uzak durmak iyi değil. haftada 1 gün izin verebilirsin kendine. cmtesi akşamları kazandibi yemek gibi mesela. planlı olması lazım.

"nasılsa sonrasında tatlı yok" diye yemek yemekten vazgeçen, günde ortalama 1 litre meşrubat tüketen, çayı şekersiz (evet) içen birisi olarak önerim: eğer imkanın varsa, yaşadığın çevreden kısa bir süreliğine de olsa uzaklaş.

"memleket"e git, arkadaşlarınla böyle tatil falan düşünebilirsin ne bileyim. kafanı kendi hayatından uzaklaştırdığın zaman otomatik olarak, çok daha rahat bir şekilde değiştirebiliyorsun alışkanlığını. sonrasında biraz kararlılıkla "başlamayacağım" diyebilirsin.

ben dönem dönem uzak durabiliyorum. sonrasında bagdf'nin de dediği gibi, kola çok şekerli ve iğrenç geliyor. ha devamında alışıyosun tekrar, yuvarlamaya başlıyosun.

velhasıl, "ARTIK ŞEKERİ BIRAKICAM!!" demek yerine ufak da olsa değişiklikler yapmaya çalış hayatında.

saçma gelebilir ama farklı türde bir kitap okumak, yeni bir hobi edinmek, yeni bir oyun oynamak, alıştığının dışında müzik yapan bir sanatçının tüm şarkılarını dinlemek gibi şeyler bile alışkanlıklarını değiştirmede etkili olabilir.

tabii saydıklarımı yaparken "şeker" aklının bir köşesinde bulunsun.

yaklaşık 1 yıl önce Karatay'ın kitabını okumamla aklıma girmişti şekerin zararları. üzerine biraz internette araştırma yapmıştım, sonrasında da Taş Devri Diyeti'nde de benzer şeylerle karşılaşınca ben de şekeri tamamen çıkarmaya başladım 8 ay önce hayatımdan. çok nadir kendimi kandırdığım oldu.
ilk 5 günden sonra falan şekerli birşeyi istemiyorsun doğrudan en azından benim için öyle oldu. günde 1-2 meyve ile yeterli şeker aldığımı biliyordum. ekmek vs. de aynı şekilde bıraktım. ilk ay 2-3 kilo arasında verdim, daha sonra giderek azaldı kilo verme olayım, vücut kendine geldi sanırım:) bünyeye göre değişir bence. günde 2500-3000 kalorinin altına düşmedim bu kiloları verirken, protein ağırlıklı beslendim ve kilo almadım. bunlar bilinen şeyler zaten.
şeker ihtiyacı-krizi olursa dolaylı yollardan karşılamaya bakacaksın. mesela arasıra kahveme tarçın dövüp koyuyorum, öğün önceleri vey sonrasında kuru meyve alıyorum vs. kendimi çok daha dinç, zinde hissediyorum, eskisi gibi ağır bir hamur tatlısı yedkten sonra gelen ağırlaşma, uyku gelmesi vb. olmuyor artık. aklıma çok şey geliyor gündelik yaşamla ilgili ama mesela gün aşırı kefir içmeye çalışırım özellikle geceye yakın acıktığım zamanlarda, hem doyurucu hem de şekerli-unlu gbi şeylere saldırmamı engelliyor. bu doğrultuda tavsiyelerin genelini ayrıntılı olarak Karaty Diyeti-Taş Devri Diyeti'nde bulabilirsiniz.

bugunku antremanda goz dolduran futbolcu +1.

Şekeri lise son sınıfın haziranında hayatımdan çıkarmaya karar verdim,tabi ki tuzu da. Başta kilo vermek amacıyla yaptım bunları,106 kiloydum.ilk haftalar sigara tiryakisi gibi hissediyorsunuz kendinizi,bağımlısı olmuşsunuz tuzun şekerin ve tat alamıyorsunuz yediklerinizden.Sonraki 2-3 ay alışıyorsunuz ama gözünüz tuzun-şekerin üzerinde, elinizi uzanıyor ama almıyorsunuz.Sanırım 3 yıl oldu bırakalı.iyi ki de bırakmışım.Şekersiz çayın tadı harikaymış ya, yine tuzsuz yemeklerde öyle.Yediğiniz yemeklerin-yiyeceklerin gerçek tatlarını alıyorsunuz-hissediyorsunuz ağzınızda.Kola ve o tarz şeylerinde ne kadar iğrenç olduğunu.Şuan da kar olarak bakarsam,abartmıyorum, 1 çeyiz sandığını dolduracak kadar şeker ve tuz tüketmiş olurdum eğer bırakmasaydım. Ara da sırada caymalar oluyor ama pişman oluyorum sonunda.Sağlıklı olabilmek için sadece şeker-tuz değil de genel olarak yediklerimize dikkat etmek-kontrol altına almak sağlık açısından çok çok faydalı olur bence.

canın durduk yere tatlı ya da gofret istemesi, durduk yere çikolataları pastaları düşünmesi hatalı beslenme sonucu oluyor. ben çayı şekersiz içmeye başlayana kadar sevmezdim. çayı ne zaman ki şekersiz içmeye başladım işte o zamandan beri hayatımda en sevdiğim içecek diyebilirim.

pasta börek çörek kısmı benim için zor değildi zaten sevmezdim. yaş pastadan nefret ederim. doğumgünümde bile yemezdim alınmasını da istemezdim küçükken bile. meyve de hiç sevmem. arada yerim ama işte anca arada. ama 2-3 ay hiç meyve yememişliğim oluyor farketmiyorum bile.

ekmek başta bırakılmaz gibi gelmişti alışkanlıktan dolayı. sucuklu yumurtanın ekmeksiz de yenebilecek bir şey olduğunu beynime anlatmam zor oldu ama oldu. ekmek aramıyorum hiç artık.

kararlılığımı arttıracak yaptığım şey fast food'u çok tüketen, şekeri çok yiyen insanları gözlemek. bellerinin etrafındaki simitin her geçen gün daha da büyüdüğünü görmek ve bunun nasıl sağlıksız bir şey olduğunun farkında olmak. eğer bunların farkında olursan zaten arada canın istese, gofret yesen bile kıçı başı dağıtıp her gün 3-5 gofret yiyen birine yeniden dönüşmüyorsun. gofret yiynce artık vizdanın sızlıyorsa, ya yemeyeydim iyidi bak diye düşünüyorsan sorun yok. sorun " ya bu hayata bir kere geldim kendimi bu kadar kısıtlamayayım ye gitsin ne olacak" düşüncesinde.

bir de beslenme ile ilgili kitpları okuyabilirsin. her dediği yüzde yüz doğrudur demiyorum ama karatay'ın kitpları ikna edicilik açısından iyidir.

sigarayı bırakmak gibi, eğer buna aşinaysan. ilk başlarda çok zor, ama sonra mesela birisi yanlışlıkla şeker koysun çayına miden bulanır içerken. aslında "şeker"den uzak durmaktan çok "rafine şeker"den kaçmak lazım, glikoz şurubu dedikleri nane. hayır demeyi ve durumu anlatmayı beceremiyor ya da her ikramda bulunana hayır derken "neden neden" sorularıyla boğuşmak ve insanların saçma geyikleriyle uğraşmak istemiyorsan da şeker hastalığı riskin olduğunu falan söyle nebileyim, doğrudan yüzleşmek daha iyi ama bir süre sonra da her sorana anlatmak sıkıyor biraz, o açıdan.
bir de yüzün güzelleşiyor resmen bir süre sonra. öyle bişey.

Söylenenlerin çoğuna katılıyorum. Azaltınca ya da bırakınca zaten eskisi gibi istememeye başlıyorsun. Erkek arkadaşım bana göre daha çok sever tatlıyı, onu alıştırmak için kendimize haftada bir gün tatlı günü yapmıştık. Resmen otomatik olarak sadece o gün canımız çekmeye başlamıştı. Bazen o günü unuttuğumuz bile oluyordu.
Bu tür şeylerde benim yöntemim, biraz kendini kandırmak ve ufak ufak başlamak. Tamam 1 hafta sonra tatlı yiyeceksin dersin kendine, 1 hafta gelince bak bakalım 2 gün daha sabredebiliyor musun filan derken 1 ay geçer ve alışmak daha kolaylaşır. Hem herkes söylemiş arada yemek sürekli yemeye göre iyidir. Günde birkaç çikolata-gofret fazla bence.
Bir de bedeni dinlemek önemli. Ben buna başlayalı beri, sağlıksız alışkanlıklarımı, bedenimin nasıl zamanla daha ilgi gerektirdiğini vesaire anlar oldum, bu da doğru şeyler yapmak için motive ediyor.

Ayıptır söylemesi geçen Cemil Baba'dan iki kilo karışık tatlı aldım. Padişah, kuru baklava, saray burma. Hakikaten birinci sınıf baklava. İnsanın damağında eriyor. Benim pakedin hazırlanmasını beklerken adam tepsiden bir tane ikram etti. İki kardeş işletiyo bu dükkanı, küçük olan uzun saçlı çok iyidir o hep ikram eder ama büyük kardeş tam bir denyo esnaflıktan anlamayan bi tip. Neyse abi baklavayı uzattı, pankreasıma dedim hazır mısın lan. Abi sen neler diyosun gönder gelsin hemen dedi. Baktım enzimler menzimler hep coşmuş çıldırıyoruz organizma olarak. Aldım tatlıyı tam atıyordum ağzıma, gözüm camdan dışarıya takıldı baktım adamın biri bana acı acı bakıyo. Elimle gel gel dedim, geldi. Buyrun kardeşim beraber yiyelim dedim. Nemli gözleriyle elimdeki baklavaya bakıp yutkundu ve titrek bi sesle sana acıyorum dedi. Çarptı kapıyı koşarak çıktı. Allah Allah.

www.etkihaber.com

Yazılannar çoğzel! Goosüm gabardı hepiniznen!

Ammaaa waa laaqıyn:

Bi Allaan gulu da çıhıp hareket dimemiş!!!

Ayda iki dilim baklavadan bi bok olmaz. Arada bi nefis köreltmek lâzım. Ama glikoz şuruplu olmasın lütfen.

Eve çay şekeri almıyon, oluyo.
Gola, gazoz, aysti, taze sıkılmışı da dahil olmak üzere, meyve suyunu zaten ezberlediniz. Markette bunnarnan yığılı koridorlar bile mide bulandırıcı. Kahrolsun bağzı şeyler!

Kefir, ayran, su, yeşil çay içiyon bol bol.

Gelelim zurnanın "zırt" dediği yere:
Yani harekete, yani yürüyüşe...

Diyabeti önlemenin ya da başlamış insülin direnci, azalmış glukoz toleransından geri dönüşün ennnnn önemli silahları, hem şekerden uzak durmak hem de yürüyüş yapmak. Ne kadar uzun mesafe, o kadar iyi! Kasmadan ama. Önemli olan attığın adım sayısı.

En büyük kaslar götte.
Bacaklar da çok zengin. Vücut kas kitlesinin %80'i "belden aşşaa"! Haa, o kas da olur, onu da çalıştır.

Dolayısınnan yürüyüş, en akıllıca yapılacak hareket.

Günümüz insanının yüzyüze kaldığı tehlike 1 adet değil. Zehirli gıda ve içecekler + hareketsizlik + güneşsizlik yani iç mekânlara mahkûm bi hayat.

Güneşsizlik = D vitamini eksikliği; O da = insülin direncine yaldızlı ve 5 yıldızlı davetiye...

Hareketsizlik + güneşsizlik + zehirle beslenme = azalan glukoz toleransı ve metabolik sendrom ve diyabet ve sikilip atılmış koronerler, göz dibi, böbrek tübülleri, beyin damarları ve hayatın hastalıklarla ve çok düşük kalitede geçmesi, işkenceye dönmesi. Hele bunnarın yanında, tuz, stres ve sigara da varsa, ooooohh dadından yinmez olur. Hoşgeldin bebek, yaşama sırası sende; Senin yolunu gözlüyor, Hipertansiyon, KOAH, psikosomatik hastalıklar ve diyabet!

Tlf dan edit edemiyom.

(bkz: insülin direnci/@compadrito)

daha o yazıyı edit edemedim ama buraya ekleyeyim:

Geçen bi telekonferans metni geldi. İtalyan pediatrik hepatolog dehşete düşmüş: "günde 20 - 25 çocuğa karaciğer biyopsisi yapar hâle geldim, bu bi salgın!" diye feryâd ediyo! Niye biliyonuz mu? Bu zehirli yiyecek ve içecekler NAFLD'ye sebep oluyo çocuklarda. Non-alcoholic fatty liver disease, yani karaciğerin alkole bağlı olmayan yağlanması. YouTube'daki "Sugar: The bitter truth" dersi neyi annatıyodu? Şeker karaciğeri, aynen alköl gibi sikip atar. 21 yaş altına alköl satmıyonuz da 3 yaşındakine niye gola ve junk food dayıyonuz? Bu mu lan sizin insannığınız???

Eyyy genç anneler ve babalar çocuklarınızı NAFLD'den koruyun. Beni dinneyin, sesime kulak verin! Tsunami gibi geliyo üstümüze!!!

compadrito +1

sinema salonlarında kiosk'lar var, oradan yazdırabiliyorsun kredi kartını takıp.

gerek yok. sms geldiyse o sms'i gişeye gösterip girebiliyorsun.

documents klasörüne atacaksın
şuna da göz at
kindlebilgideposu.wordpress.com

kabloyu çeker çekmez orda belirmeyebiliyor bazen. cihazı kapatıp açtıktan sonra görünür belki. benim nook'ta öyle oluyor en azından.

İçinde documents yoktu işte, doğru sanırım geçen sefer bir şey attığımda öyle bir klasör vardı. Linke bakayım.
Kapatıp açtım ama hala yok.

bir şans vermeyi düşün bazen böyle insanlar için toparlanma dönüm noktaları bir kız tarafından sevilip değer verilmek olabiliyo

bir insanı tekrar yaşama bağlayabilirsin. sana güvenip anlatmış her şeyi. normal davran. hoşlanma varsa devam...

erkek olarak soyliyeyim bulasmazdim. ilk iliski olacaksa cok cekersin sonuca varmazsin. ha takilalim, gezelim seviselim vs ise devam ama sonra ciddileseceksen bence birak gitsin

benim de ilk dusundugum sey sans vermek oldu ama bir yandan da su var, ben de cok sakin iyi bir donemden gecmiyorum. zorlandigim cozmem gereken konular var hayatimda, boyle bir iliskinin ne tip sorumluluklari olur ve altindan kalkabilir miyim emin olamiyorum

bir yandan da ozguveni bu kadar yikilmis yipratilmis bir insana hayir deyip donup gidemiyorum

Adamı anlattığına pişman etme.Yaşadıklarını kendi istediği için yaşamadı sonuçta.Ama her duruma karşı tedbirli ol.

adamla ona acıdığın için beraber olma. hoşlanıyorsan beraber ol. o da zorluklar yaşamış, sen de zor bir dönemden geçiyormuşsun madem; birbirinize destek olursunuz işte. adamı hayata döndürme sorumluluğunu üstlenmek zorunda değilsin ki.

daha en baştan kendini ona bi şans olarak görürsen o ilişki sağlıklı olmaz. acıyarak başlayan ilişki nası düzgün gitsin?

sanırım biraz da tanışma kısmına takılmışsınız gibi geldi. karşınızdaki kişi size en azından samimi yaklaşmış. kafa karışacak bir durum yok gibi, sizi ciddiye alıyor hatta. yaşadığı olaylar onun suçu değil, ona bu yüzden haksızlık etmeyin ve doğal davranmanız vicdanınızı da rahat tutacaktır...

tanisma kismiyla ilgili bir problemim yok

terket ,başın belaya girer öyle yada böyle benden söylemesi .

Sevgili olayına döndürmeden biraz tanı. Ancak yine de işin çok zor. Çocukluk döneminde böyle ağır travmalar yaşamış birinin tamamen düzelmesi güç. En saçma sapan olayda kırılmalar yaşayabilir. Ve sen ne kadar yardıma ihtiyaç duyduğun anlar olursa olsun; ondan daha güçlü olmak zorunda hissedeceksin, bu da ilişkinin dengesini bozacak. Kahinlik yapmış gibi görünmek istemem ama sıkıntılı bir durum.

Şimdilik temkinli ol sadece. Bunlar çok özel şeyler ve sana güvenip anlatmış en azından dürüst biri. Sen de ona dürüst ol ve akışına bırak şimdilik.

daha ikinci buluşmada bunu anlatması joker kartını oynaması gibi. hani kafandaki her kuşkuyu çözmek ve buna yordurmak için söylemiş gibi. önyargı veya acıma oluşmasın. bunları söylememiş gibi ona bakmaya çalış derim. ama ilk fırsatta kaçışa hazırla derim kendini.

kimse kusura bakmasın, acımasız falan da demesin, finlandiyada yaşamıyoruz, türkiye burası.

Noldu yani bunları söyledi diye çok mu kötü oldu adam?

öncelikle bu ne yaman çelişki?

tacize maruz kalan adam bardan birini nasıl bulur, nasıl güvenir? bana inandırıcı gelmiyor. pek güvenme derim.

hayattan tek beklenti aşk olmıycak abi. hayatta çok güzel şeyler var. yani sevmek, sevilmek; bunlar güzel şeyler. ama onların dışında da güzel şeyler var. onları bul, onlara odaklan.

mükemmeli mi arıyoruz?
yoksa kurallarımız mı çok katı?
alakası yok abi, millet bir daldan bir dala konuyor.
biz heralde tek olsun tam olsun anlayışı yüzünden yalnız kalacağız ve yalnız öleceğiz.

valla ben hiç özenmiyom hacı. çocuk da sevmem zaten B)

ben yatıp kalkıp şükrediyorum.
en mutlu ilişkide bile aylık ortalama 3-5 huzur katili vaka yaşanabiliyor. şu an hayatımda vazgeçme lüksüm olmayan tek şey huzur.
evliliğe yine hiç girmiyorum, çatır çatır çatırdamakta olan bir kurum. çocuklara bakınca benim de içim gidiyor(eskiden nefret ederdim hemde) "ah ulan bi çocuğum olsaydı, ona bi şeyler öğretseydim, basket oynasaydık, beraber ders çalışsaydık, gezseydik" filan diyorum ama bunun için bile göze alınabilecek bir risk değil evlilik. ha karşıma doğru düzgün bir insan çıkarsa tavrım kökten de değişebilir tabi.

Sevgili yapmak basit ama uğraş vermen lazim. Bi yerden başlamak gerek, öteki turlu sevgili kapiyi calip ben geldim demez..

o zaman o kişiyi beklemekten vazgeçebilirsin. kendi önüne hayatına bak, hayat spontane olarak karşına kişileri çıkaracaktır zaten. gerisini zamana bırak, o halledecektir.

Bu bizim tercihimiz değil ki. Ne yapabiliriz? Hicbir sey. Yonetilebilen bir sey değil bu.

Bana sorulmadi mesela, karsilikli ask mi istersin karsiliksiz mi diye. Cekecegiz erdok kardesim, mecbur.

ozguven sahibi olacaksin; yoksa boyle yakinmaya devam.

bende bu sorundan dünyada tekim diye düşünüyordum. yalnız değilmişim.

bize de bir gün kader güler, güler inşallah deyip şarkılar söyleyeceğiz hep.

çok süper bir yerdesin zira tam o umut kaybolduğunda bir şeyler olacak, malüm günün en karanlık anı tam şafaktan öncesi. yani bana hep öyle olmuştu.

napacağız hakikaten? yalnız ve huysuz bir ihtiyar olarak öleceğimi düşünüyorum artık. evin soğuk bir köşesinde. ööyle bir başıma :(

ben artık yapacak bir şey olmadığına karar verdim.

umarım hepimiz için sayın khya nın dediği gibi olur da bizde toparlanırız inşallah :)

karşılıklı severken ayrılmak gibi bi durum da var. +1 ekleyelim mümkünse. olmazları olan insanların kafasını kökten değiştirme gücüm olsun isterdim. gücüm kalmadı ne yazık ki. bi gün güzel şeyler olacaktır. inan buna.

bence bu o malum kişiyi görenin tipiyle de alakalı. mesela kendinin çirkin veya ortalama altı olduğunu bilen biri zaten alışmıştır duruma siklemez. ama mesela ben kendimi ortalama üstü görüyorum bulunduğum ortama da benden yakışıklı biri gelince derim ne sikime geldi bu göt.

Erkek degilim ama cevremdeki erkeklerin cogu sallamiyor bu durumu,bakmiyorlar bile.

ben kiskanmam. aksine samimi ve alcakgonullu biriyse laf arasinda kardesce iltifat ederim.

konu sadece görünüm değil her konuda erkek erkeği kıskanıyor.
karakter meselesi. sen 10/9 bir erkek ol karşındaki 10/1lik olsun eğer o 10/1'in 1'i sende yoksa onu bile kıskanıyorsun öyle arkadaşlarım vardı.

duruma bağlı. ortamda hoşlandığım bir kız vardır, adam kızın da dikkatini çekmiştir falan, o durumda kıskanabilirim. öteki türlü pek takmam.

yok sevgilim dışında kimseyi hiçbir şey için kıskanmam. hatta muhabbetim varsa iltifat da ederim yumurta gibi çocuksun diye.

içten içe kıskanma olmaz, odunla taşla filan kovalamaya çalışması daha kesin ihtimal, ama kesin gay o oğlum içiniz rahat olsun. ^^

dış görünüş değil de, benden zeki adama imrenirim hacu. bi de benden daha kararlı adama. bi de son olarak benden daha zengin adama, şimdilik.

hayatta işim olmaz.. erkekler çoğu zaman diğer erkekleri yakışıklı, çirkin, ortalama vs. diye değerlendirmez bile. bulunduğum ortama ryan gosling falan girmedikçe benim için hepsi düz erkek.

tek kıskanacağım şey şansı olabilir. bende hiç yok çünkü. onda da "vay piç" derim devam ederim hayatıma.

Verilen cevaplara baktım da imrendim be! Erkeklerin dünyası ne kadar sade, kafaları rahat. Biz olsak kızı gözlerimizle milimlerine ayırırız valla.

Soruya cevap olaraktan da, hiç birbirinin yakışıklılığını kıskanan erkek görmedim diyerek katkıda bulunayım.

Yanindakine bagli.

Beni kıskanıyorlar.brad fit gibi oldugumdan

Kendı adıma soyluyorum yakısıklı karızmatık bırını gordugumde hosuma gıdıyo hatta cogalmasını ıstıyorum oyle dıyım 0 kıskançlık yanı

Bizde öyle bir duygu yok.

Yani o kadar şanslı biri olacak ki dikkatimi çekecek ve "vay şanslı piç" diyeyim. ama sonrasında umrumda olmaz yani anlık.

Nedir o şans ? Yakışıklıdır, boylu boslu iyi vücutludur, pahalı bir arabadan inip o ortama ultra süper sevgilisiyle beraber gelmiştir. İşte bunların hepsine aynı anda sahip birine "vay piç" derim yani af yok. Ama o kadar, sonra muhabbetime dönerim.

ortamda benden çok dikkat çekiyorsa kıskanırım yada benim sevgilim olmadığında sevgilisi çok güzel, kafa dengi filan olanlara ne şanslı der hafiften kıskanırım. ama ne yakışıklı adam deyip kıskanmam.

kendinle barışıksan, yaşadığın hayatı kabullenmişsen bu tip konular aklına gelmez.

kıskanıyorlar. kıskanmıyorum diyen erkek yalan söyler. net. burda kendimizle barışığız, komplekssiziz imajı çizmeye çalışmış arkadaşlar. kusura bakmayın ama o bile yalan. evet tipi kıskanmazlar, çünkü bir erkek başka bir erkeğin kendisinden yakışıklı olabileceğine ihtimal vermez pek. içi boş bir özgüven var erkeklerde bu konuda. genelde el bebek gül bebek, kızlara göre daha pohpohlanarak büyütüldükleri için böyle. ama vücut kıskanılıyor. kaçarı yok onun. yani tip gibi değil, mal ayan beyan ortada. adam senin yanında daha heybetli. dağ gibi duruyor. kadınlar tarafıdan tercih edilme önceliği onda. ama işte açığı başka şekilde kapatma ihtimalleri(para, başarı vs.) kadınlara göre çok daha fazla olduğu için dünyanın sonu olmuyor pek. o diğer ihtimalleri kovalıyorlar. kadının ise öyle bir şansı yok. güzel değilse tercih edilme şansı yok.

kazanırsın.

handikap 2 olduğu zaman, barcelona maça 2-0 yenik başlamış gibi düşüneceksin. bu durumda sen barcelona'ya oynarsan ve barcelona 5 fark atarsa, maçı 5-2 kazanmış gibi düşün, barca 2-0 kazanırsa 2-2 berabere gibi düşün.

eğer şöyle bir ibare yoksa barcelona-levante(h2) barcelona maça 2-0 yenik başlamaz 1-0 yenik başlar. handikap oynarsan.

(bkz: ben smyrna)

want2die, compadrito,ermanen..... aslında gözüme çarpan birkaç kişi daha var ama şu an hatırlayamadım. bunların cevapları gayet tatmin edici.

roket adam var o da iyi.

ermanen. sadece bildiklerini cevaplamakla yetinmeyip bilmedikleri hakkında araştırma yapıp linkler veriyor filan.

eskiden assert h vardi.

en beğendiğim mi bilmiyorum ama benaaymi.
bir müsaid olsam musiki makamlarını nasıl ayırt edeceğimi öğretecek.

kibritsuyu

eskilerden ruonini gibi bir kullanıcı adına sahip arkadaşımız vardı. herkesin en çok aradığı döneminde bana 80630 davetiyesi göndermişti. sevgiler burdan ona.

(bkz: kediebesi )

oha lan kimse de beni yazmamış. biz de bilmediğimiz arıyoruz yeri geliyor. her şeyi biliyor değilim ya :)) neyse napalım ühühühüaühaü

kediebesi
kibrit suyu
blatta hiberna
female demon

edit: bi de birisi vardı beni çok güldüren ama hatırlayamadım şimdi :/

kediebesi ;) çok beğeniorum <3

(bkz: glori)

milletin de arayıp dinleyebileceği şekilde upload edemiyorsun sanırım ama, herhangi bir listeye tutup dosyayı taşırsan, kendin spotify playlistine ekleyebilirsin.

o istediğiniz grooveshark'ta var ama orası da biraz karman çorman.

inception ve kara şövalye'yi çok severim ama top sıralamasında o kadar yukarıları hak etmiyorlar.

underrated:
dark city
donnie darko

overrated
inception

inception deli gibi overrated.

dark city+1 , fena halde underrated.

bence overrated çok var: scarface, into the wild, manhattan (woody allen sevmeme rağmen) ilk başta aklıma gelenler. apocalypse now falan gibi mesajları güzel olup acayip yavaş ilerleyen ve sıkıcı filmler de var mesela. ayrıca başıma bir şey gelmeyecekse martin scorsese filmlerini biraz overrated buluyorum galiba.

overrated
pan'ın labirenti
donie darko
fight club


underrated
equilibrium

(bkz: arizona dream) top 10'a koyarım ben ama top 250'de bile yok.

bütün christopher nolan filmleri ve star wars filmleri açıkça over-rated'dır. bir de kamçılı hayvan indiana jones filmleri.

The Wire

doğal hayatla deniz yok da gizem olarak fringe.

Lost Room. Gizem kategorisine uygun, hem de 6 bölümlük mini dizi.

The Lost Room demeye geldiydim valla da denmiş.

dediğin gibi doğa ve gizem olarak "the river" vardı ama 1 sezonda iptal oldu.

gizem olarak:
flashforward
fringe

(bkz: göbek eritme teknikleri/@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu)

aylık yapılıysa, arka arkaya bastığın zaman 2.de aylık kontöründen değil, içinde yüklü olan paradan çekiyor. sanırım arada 15 dakika gibi bir süre beklemen lazım. aylık kontörün dışında hiç para yüklü değilse basmaz.

hayır işte kontör de olsa arka arkaya basmak için değil. ikinciyi basamassınız. dakika geçmesini filan da beklemeyin şoför de müsade etmez böyle bi şeye. araç değiştirince basıyor, dakika beklemeye gerek yok..

2.yi basabilmek için 15dk beklemek lazımmış az önce sözlükte okudum

bir keresinde aylik bastim. trafikte sikistik kaldik. yarim saat gecti. sonra biri bindi ve akbil sordu. ben kartimda bir miktar kredi oldugu icin verdim, ve kart krediden degil, ayliktan dustu. sofor kizdi filan. biz de dedik madem oyle yaziliminiz musaade etmesin, benim kabahatim mi yani...

ama hemen basman gerekirse krediden gidiyor. istedigin kadar bas, para olsun icinde yeter ki.

kıymalı bezelye
imam bayıldı
patlıcan oturtma

kiymali yumurta. diger butunyemekleri kiymasiz yapin.

Basit: kıymalı yumurta

Zor: adana kebap

bizim buralarda mıhna dediğimiz bir yemek var ama baktım googleda bile yok. zaten ben de hiç sevmem en iyisi kıymalı yumurta yine galiba ama mantı da yapılabilir. kıymalı makarna da olabilir.

kıymalı yumurta +1
kıymalı makarna. hatta makarnalı kıyma...

zaman varsa ve de maharet : mantı.

lavaş al marketten. yağda kıymayı çevir, biraz karabiber, pul biber ve tuz kat. sonra onu öylece lavaşa sar. müthiş lezzetli oluyor.

et/kıyma ve patlıcan da birbirine yakışır. gerçi patlıcan daha çok yaz sebzesi ama olsun.

eti biber ve tuzla kavurup, patlicanla yagda cevir, uzerine sarmisakli yogurt dok ohhhhssssshhh mis

kıymalı patates

kıymalı karnıbahar


www.pinarinmutfagi.com

Kıymalı makarna

2-3 falan. evet.

2-3, bence gündüz daha güzel.

3 - 3,5 saat. Gece tabii ki daha güzel.

gece iskender kebapsa gündüz kereviz olabilir ancak.
gece cristiano ronaldodur, gündüz sabri.
gece mercedestir, gündüz tofaş.
böyle devam edin işte üşendim daha uydurmaya.

3-4 gibi yatıyorum.

ben de istiyorum sabaha kadar oturmayı ama malum okul var o saatlerde uyuyanlar napıyor ertesi gün merak ediyorum?

Gündüz Vassaf'ın Cehenneme Övgü'sündeki ilk denemeyi öneririm ben size: "Geceye Övgü".

normalde peder bıraksa sabahlayacam da uğraşmak istemiyorum hiç. genel olarak 2-3 bu aralar. 12ye çekmeye çalışıyorum. o kadar sabahladım, evet gece kesinlikle gündüzden daha güzel. sessiz çünkü her taraf ne yaptığını anlıyorsun daha rahat düşünebiliyorsun bence. sabah sabah çocuk sesleri falan ne ya

bir süredir 4-5 arası.
değiştirmek istiyorum, gündüzü d aha çok seviyorum ama sağlık problemlerimden ötürü keskin müdehaleler yapamıyorum.
biraz kendimi iyi hissetmeye başlayayım en çok 1-2 ye geçeceğim.

Gece daha güzel gündüzden, her şeyiyle. Hee yemek yemesi hariç.

Gece sakindir, karanlıktır. Gece senindir, güzeldir. Gündüz fazla seslidir, güneş gözünü alır, trafik vardır. Karanlıkta insanlar sana bakmaz uzun uzun.

Genelde 2 gibi yatarım. 1 ile 4 arasında değişir.

uyku saatim cok degisken. sabah 8 oglen 12 arasini pek sevmiyorum. geri kalan saatlerle bir problem yok.

bir gün öğlen 12 bir gün gece 5 her gün farklı saatlerde uyuyorum iş yüzünden bu kadar saçma bir şey olamaz:/

3 civarı

3

6 civarı. Gece daha huzurlu, sakin dolayısıyla daha güzel.

01.00 civarı. gece gündüze basar :)

5,5-6,5.

sırf keyfimden.

10-11. çalışmaya başlayınca işler çook değişiyor.

Saglikli bi insanin yapmasi gereken is yoksa uyumasi gereken saat bellidir...
Bide kilolusun uyumamaya devam edersen erkenden gocup gitme de...
Daha edebi ogretecektik ya...

6 civarı.

borsa

sundan alirim www.vrtulnik.cz

borçlarımı öderim. kalanını yerim.

Ev alır kirasını yerim öğrenciyim 100binlşk ev en az 500 kira getirir öğrenciye baya iyi para

ev alırım +1

küçük bir ev geri kalan bütün paramı giyime harcardım

arsa var o yüzden ev yapar satarım.

nereden geçtiğine bağlı.

arsa alirim, cocuguma birakirim

Ev anca alırım yetmezse wc yaptırrım konağa.. Millet iyi sıçıyor.

işimi büyütürüm

Disciye gider, su agriyi gecir sana 100 bin lira derim! Beynim disimde su an

abd'de master yaparım.

Ev alirim

100bine ev alınabilecek yerleri araştırırım.

olm 100bine nerde varmış lan ev ?

kadifekale?
hacıhüsrev?
altındağ ?

100bin liraya bir suru ev var bu arada efenim.. turkiye istanbuldan ibaret degil

bilmiyorum

6. is. sut, musli, bal.

12 falan gibi kalkarim. Kruvasan kaldiysa onu yerim cayla. Olmazsa yine tosta talim.

7. ders. hiçbir şey

8, iş, (hazırlanma hızıma göre) yumurta veya poğaça

8-8:30 arası-iş-zeytin,peynir,domates,tereyağ-salça ikilisi,çay

7. iş. nesquik mısır gevreği

Altıda uyanacağım. Çalışacağım. Kahvaltıda kahve, peynirli jambonlu tost ve portakal suyu olacak. Ardından çalışma süresi boyunca da kahve eşlik etmeye devam edecek.

06:15, 1.5 saatlik yol-okul, büyük ihtimalle mısır gevreği

kaçta uyanırım bilemiyorum. kahvaltıda süt, yulaf ezmesi, yumurta beyazı, beyaz peynir, hindi füme var.

Uyumayacağım sabaha kadar çalışacağım o yüzden uyanma ve günayma mevzuları olmayacak. Muhtemel kahvaltı boyoz-çay.

7 uyancam okul gitmek için , kahvaltı yapmicam derse girmeden 5 dk önce çay+poğaça.

7, iş, kömeç

6, iş. İstifa sonrası son iki.
kepeğe kaşar domates tost, fiks..

7.30 ders salcali tost

hiç uyumicam. kahvaltı: starbucks. evden 8'de çıkarım muhtemelen

9'da kalkacağım. Çarşamba dersim 11'de başlıyor. Saat 10'dan biraz sonra çıkınca trafik de olmuyor, rahat rahat gidiyorum ne güzel.
Omlet olabilir.

7-8 arası.
kahvaltıda bilimum yumurta var. yarın sanırım otlu peynirli yapıcam.
erken kalkmayı seviyorum. kalkamıyorum çoğunlukla o ayrı.

8 gibi. İş. Granola + yoğurt ve yeşil çay (douchebag alert)

6:45, iş, komşufırından tahıllı ezine peynirli sandviç+kahvaltım meyve suyu (fiks)

7:30
İş var, bilmediğim bir yere gideceğimden erken varmak istiyorum
Açık büfe kahvaltı, yok yok

5te uyanacağım,koşuya çıkıyorum 1 saat sahilde sonrada duş alacağım.

kahvaltıda peynirli omlet ve kahve var

9da da okulda olmam lazım

vücut ne zaman uyanmak isterse. 5 günlük tatil yapmış olucam fakat perşembe sendromu başlıyor yarın.

müsli yerim 99%.

edit: ayrıca işe okula giderken 8'de uyananlara imreniyorum. ne güzel bi hayat.

7.30. is icin. kahvaltida yogurt-tarcin-elma-badem karisimi yiyecegim.

6.30
iş
domates, peynir, zeytin, kahvaltıya zaman kaldıysa omlet.

çekici

itici

hakkında herhangi bir hissiyatım bile yok be dost ya

ilk tr piyasasına geldiğinde ben hasta oluyordum. duru ten, kot, beyaz atlet flm.. şimdi mahalle dilberi gibi hiç cezbetmiyor.

İtici ama samimi bir yani var.

şu yarışma programında olmadığı vakitler çekici.

kişilik, hareketler falan çok itici ama kliplerinde falan bir şekilde seksi olmayı başarıyor bence.

pek bir şey hissetmemekle beraber itici diyebilirim.

itici bence.

Konserlerde daha çekici..

ilk geldiğinde çekiciydi şimdi itici.

itici abi.

hadise fiziği bakımından çok çekici.

hareketleri bakımından belçikalı kimliğini attı artık. kezban hareketleri de sergiliyor.

itici, ama birkac kadeh sonra çok çekici.

itici

ilk geldiğinde çekiyiciydi. halâ çekici.

Ben tipini beğenmiyorum. Kaşları çok çirkin. Kişiliğini de zaten bilemem.

çekici bence, şımarıklık da yakışıyor kadına.

acunun yarışmasındaki hali itici ve rol icabı, ama normalde çekici

itici
çirkin

o kim?

hocam öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, hepsi mümkün ya. yani hakikaten sırf oy alcam diye "bir şey olmaz yaaaa" diyip, adam gibi bitirmeden de açmış olabilirler. her şey doğru düzgün yapılmış ama sırf akp yaptı diye güvenlik zaafiyeti varmış gibi haberler de çıkarıyor olabilirler. hepsinden beklenecek şeyler bunlar. kime güveneceğimizi bilmiyoruz ki anasını satayım.

"Kadir Topbaş ise projede herhangi bir problem olmadığını iddia ediyor."

mühendisler bilmemneler yalan söylüyor, kt doğru söylüyor öyle mi? ben senin anlattığın kadar biliyorum, marmaray beni ilgilendirmiyor zaten. ama bir sorun varsa güveneceğim kişi ne kt olur ne de herhangi partiden bir mv.

bu projeyle ilgili bir çok konuyu tartışabilirim. sözlükte yazdıklarıma bakarsanız da genel olarak siyasi açıdan ne noktada olduğumu görebilirsiniz.

fakat bazı gerçekleri de kabul etmek gerek. inşaat mühendisiyim, bu projede de bir çok mühendis arkadaşım çalıştı, hocalarım danışmanlık yaptı vs. böyle bir projede, bu yazılıp çizilenler gibi risklerin göze alınması olası değil. kaldı ki, bu işin büyük bölümünde Japonlar doğrudan yer aldı. bu adamların kendi sorumluluklarındaki bir projeyi güvenlik riskleri varken açtırabileceğine inanmak komik oluyor. bakanları gerektiğinde harakiri yapan bir toplumdan ve başbakanının gelip açtığı bir projeden bahsediyoruz.

doğrudur, proje bitirilmemiştir, daha yapılacak çok fazla iş var. fakat açılan kısmın güvenlik riskine kesinlikle inanmıyorum.

Rıza Behçet Akcan Ak parti karşıtı diye biliyorum.

@hepiniz oleceksiniz: Rıza Behçet Akcan AKP karşıtı olabilir. Asıl problem AKP karşıtı bir kişinin bu iddialarının gerekli ispatlarla yalanlanamaması.

@silent storm: japonların itirazları da bu yüzdenmiş işte. bahsettiğin üzere adamlar her işi kusursuz bitirmeye çalışıyor. senin benim "olmaz yea" diye nitelendirdiğimiz ufak çaplı riskleri bile önlem almadan iş bitti demiyor.. hal böyle iken bu risklere rağmen açılışa yapılmasına itiraz edildiği söyleniyor. ama bir yandan başbakan düzeyinde temsil edildikleri bir açılışta da böyle yarım bir projeyi kabul etmeleri de pek olası görünmüyor.

aynen öyle. düşünsenize, bu projede bahsedilen sıkıntılardan birinin olduğunu. japon firması yapıyor, başbakanı açıyor. hepsi kendini boğaz köprüsünden aşağı atar.

bir de bundan bağımsız olarak da. artık dandik bir konut projesi bile eskisi gibi yapılamıyor. böyle bir projeyi varın siz düşünün. bu işin çok farklı ayakları var. buna yakın büyüklükte bir çok projenin planlama aşamasında da bulundum. o hepitopu para meselesi gibi görülen finansman ve krediler için, kreditörlerin seçtiği uluslararası danışmanlık firmaları ananızdan emdiğiniz sütü burnunuzdan getiriyor. her şeyi bırakın, onca kredi kullandırdıkları projede olası en ufak bir riske finans kuruluşları bile izin vermez.

içinde uzunca süreler bulunmuş birisi olarak, bu ölçekteki projelerde işlerin nasıl yürüdüğüne aşinayım. dediğim gibi, projenin kalan yönlerini tartışmak apayrı bir olay. eleştirmekle bitmeyecek bir çok konu var.

bugün karşıya yürümüşler diye okudum ekşide demek ki eksiklik varmış :p

ben zaten klostrofobik bi herifim,metroyada binemiyorum marmarayada binemem.

yanlış anlaşılmasın,devlet-hükümetle ilgisi yok,yurtdışındada binemiyorum yeraltı toplu taşımasına

ben zaten ilk duydugumda ürkmüstüm. binmem sanırım.

meraktan çatlıyorum ancak güvenemiyorum sanırım bir kaç beklerim binmek için.

En az 6-7 ay kullanamam..

işim olursa, yolum düşerse hiç acımam. korkarak yaşamaktansa, savaşarak ölürüm ulen!!! :)

Cok istiyorum aslinda ama kullanmam icin en az 4 5 ay gecer saniyorum.

Kullanırım.. Meraklıyım hem sonradan modası geçer

işim düşerse kullanırım heralde ya. türkiye'de yaşıyoruz sonuçta. herhangi bir yerde marmaray'dan daha güvende olduğuna inanıyor musun ki? birisi "ne bakıyon" diye çekip vurabilir de seni yani. öyle bi memleket burası. her yerde var saçma bir şekilde ölme riski.

Bugun annemi arayip binme sakin falan dedim, guvenemedim ben de.

yarın sabah binmeyi düşünüyorum. güvensiz filan değil yüzlerce mühendis çalıştı. güvensiz olduğunu iddia eden ulusalcı kesim.

iktidar yanlisi degilim ama eger iktidari elestirmek icin guvensiz diyorsaniz cok sacma. he teknik bilginiz var ise konu hakkinda bizi de aydinlatin. su sebeple guvensiz diyin ki biz de binmeyelim.
isim duserse binerim tabi ki.

umrumda olmaz kullanırım.

bugünden itibaren bir süre metroyu komple kullşanmayı düşünmüyorum. çökerse heryeri basar su falan diye. ayrıca "ağlama çeşmesi" nedir arkadaş? başka isim mi bulamamışlar?

beni şu güvenlik testleri henüz bitmedi, 24-6 arası çalışmalar 2015'e dek sürecek kısmı endişelendiriyor. açılışa yetiştirilmeye çabalanmış olması ihtimali de olmayacak şey değil malumunuz. zaten kullandığım bir güzergah da değil, zorunda kalsam tercihim olmaz.

ilk bir iki ay işim düşse de kullanmam. sonra işime gelirse kullanırım. yolum falan düşerse yani.

Kullanmayin. Guvenlik testleri oyle takvime yetistirmek icin hizla yapilacak bir sey degil. Normalde 6 ayda yapacaksan, bunu 1 aya sikistiramazsin ( bu araliklari ornek vermek icin kullandim )

@ lorenzen, yazdigim gayet acik aslinda, anlamak istedigin gibi anlamakta serbestsin tabi. hukumet, iktidar filan sorunun neresinde geciyor tekrar don bi bak istersen?

bana kendi nedenimi sormussun, soyleyeyim; guvensiz geliyor cunku herkes basbas bagiriyor testler tamamlanmadi, yapilan testler de kusursuz degil. konuyla ilgili teknik bilgim olmak zorunda degil bir sey hakkinda teknik bilgi sahibi insanlarca guvenilir degil dendiginde inanmamak icin sanirim. o zaman herkes bilm insani olur her konuda deneme yanilma yontemiyle ne saglikli ne sagliksiz karar verir ona gore yasardi hayatini. atiyorum doktorlar sigara zararli diyor, buna inanmak icin teknik bilgi sahibi olmak sart mi? bir cok teknik bilgi sahibi insan bir agizdan kullanilmasi guvenli degil diyor, teknik bilgim olmasi mi gerekiyor onca muhendise inanmak icin?

@loveinaflipbook, ayrilikcesme'ydi sanki o duragin adi. halihazirdaki metro sisteminde de vardi yanilmiyorsam.

güvenemiyorum demek için teknik bilgiye gerek yok. önceki tecrübeler yeterli. hızlandırılmış tren muhabbeti de çok güvenliydi, olay sadece akp ile de alakalı değil, daha eskilerde ''çernobil etkilemedi karadeniz'i, rahatça çay için'' diyen devlet adamını da biliyoruz. belki de gerçekten çok güvenli marmaray ama güvenememek de gayet doğal. ''akp karşıtlığı için neler yapıyorlar bak'' deyip geçiştirilebilecek bir şey değil.

@in vino veritas
eyvallah hocam. mana kazandi simdi.

evet "ayrılık çeşmesi" de olabilir, aklımda yanlış kalmış sanırsam. ama yine de bence çeşme isminde daha başka bir isim bulabilirlerdi...

(bkz: in bruges)

Moonrise kingdom + 1

Süper Ot

(bkz: now you see me)

Frequently Asked Questions About Time Travel

intouchables

- analyze this
- analyze that
- killing season

kendimce kısmen biliyorum ama uygulamıyorum. tv yok hayatımda iyi hoş da gerekli işlerim için başında olmam gereken pc'de gereksiz işler için de bir o kadar vakit ayırıyor olmam zamanımı verimsiz kılıyor. ha ama hakkaten göreceli bir de ben mesela yemek yapmayı, spor yapmayı falan verimli addediyorum, böyle görmeyenler de olabilir. kendi hayatından çıkarmaya bak derim biraz verimliliği.

ben pek yapamıyorum ama yapabilenler planlı yaşıyor. ne zaman ne için çalışacağından sosyal ilişkilerini, eğlencesini, ne zaman içip sapıtacağını bile planlayan insanlar var. vakit darlığından da hiç şikayet etmiyorlar :/

7 saatlik uyku ve akabinde erken kalkış. sabah erken kalkarsan gün ister istemez verimli oluyor.

Sahici bir "amaca sahip olunduğu varsayımıyla" yedi maddem var benim.
1. Geç uyumak ve erken uyanmak.
2. Planlı biçimde iş yapmak.
3. Sosyal yaşam ya da bireysel eğlence işleri için "amacımızdan" vazgeçmemek.
4. Her yerde ve her zaman okumak.
5. Gündelik yaşam içinde yaşam amacımıza koşut olmayan şeylerden uzak durmak.
5. Asla ertelememek.
6. Kendini olumsuzlamamak ve geçmiş zaman için hayıflanarak zaman harcamamak.
7. Kesintisiz öğrenmeyi alışkanlık haline getirmek ve her şeyi bağlam içinde tutmak.

Bunlar için,@straight gigolo'nun da dediği gibi gereksiz insanlardan uzak durmak, gereksiz görsel materyallerden uzak durmak, günlük alışkanlıklar edinip zamanın kıymetini anlamak ve bunu akıldan çıkartmamak her zaman işe yarayacaktır.
Nitelikli kitaplar okumak, nitelikli düşünmeyi sağlar.
Yolda geçirilen zaman, yüklendiğimiz angarya işler sırasında geçirdiğimiz zaman (bu işleri üstlenmemiz elzem olabilir bazen, aile durumları vb.) boşa geçmiş zaman olsun istemiyorsak zihnimizi eğitmek ve çarkın hiç durmadan devam etmesini sağlamak zorundayız.

@straight gigolo +1. motivasyonumu kıracak herkesten uzak duruyorum. kendime hedefler koyuyorum ayrıca. "haftada en az 12 saat falanca işe ayıracağım" gibi gibi. bi ara günlük internet kullanımıma kota koymuştum. günde 3 saatten fazla internete girmeyi yasaklamıştım kendime. o aralar baya fazla kitap okumayı başarmıştım mesela. ama devam edemedim.

tam yazacaktım, önce yorumlara bakayım dedim. iyi ki bakmışım, yazmama gerek kalmadı. straight gigolo abi ve kalemdefter +1
noktası virgülüne.

6 saatten fazla uyumamak
yemeğe öğün başına 15 dakikadan fazla ayırmamak.
ulaşım rotaları için farklı kaynaklardan yararlanıp ince eleyip sık dokumak. iş geliş-dönüş saatlerinde fazla rağbet görmeyen güzergahları kullanmak hatta mümkünse yolda olmamak.
planlara sadık kalmak, en kötü ihtimalle 1 gün öncesinden plan yapmak.

zamanımı daha verimli kullanmak istediğim günler duyuruya az giriyorum (:
şimdi yaptığım gibi çizim arasında kaçamak girişler daha eğlenceli.
internet beni yiyip bitiriyor çünkü :( zamanım en çok burda kayboluyor.

abi bunlar hep kuru içerken akla gelen sorular. evde şokelladır, bisküvidir yiyecek bir şeyler vardır umarım.

hafızan ile birlikte değer yargılarını, empati yeteneğini ve diğer tüm yazılı-sözlü bilgilerden gelen hayat karşısındaki tavrını kaybettiğin için, eğer farklı bir çevrede yaşarsan farklı bir algıya yeniden sahip olabilirsin gibi.

tabula mı rasa diyorsunuz yani:) tam tabula rasa değil diyolla okumuş adamlar..

dindar olabilirsin bence öyle bir durumda. ihtimal dahilinde yani.

şöyle düşündüm bak. sen din hiç görmemişsin, dolayısıyla hiç sorgulamamışsın belki de. yani belki de müslüman bir ailede doğsan o sana öğretilen dini sorgulamaya cesaret edemeyecektin, bunu bilemeyiz. belki de yani dindar bir ailede doğsan gerçekten dindar olacaktın. çünkü o çocuk yaşta öğretilen şeyleri kırmak, onları sorgulamak, karşı çıkmak gerçekten çok zor.

o zinciri bir kere kırmışlığın olsa, bir kere daha yaparsın derdim. ama şu an ateist olman bir gösterge değil, çünkü dinin sana verildiği bir ortamda yetişmiş birisi değilsin. yani dini sorgulayabilecek kadar meraklı, zeki veya cesur musun bilemiyoruz.

anlatabildim sanırım.

-bana kalırsa- muhtemelen olmaz.

çünkü, dini inançlar çocuklara, çocuklar soyut-somutu ayırt edemezken yerleştiriliyor. belli bir düşünce yetisine sahip yaşa gelen bir çocuğa (örneğin 17-18 yaşları diyelim) dindar olmasını sağlayacak şekilde eğitim vermeye kalkılırsa sonuç muhtemelen başarısızlıkla sonuçlanır.

o yüzden dinlerin bireylere yerleşmeleri için, birey henüz çocuk yaşta iken, düşünce yetisi yok denecek kadar gelişmemişken, her duyduğuna inandığı bir çağda dini eğilim yerleştirilir.

yani sonuç şu oluyor. hafızası ile birlikte düşünce yetinizi de kaybetmedikçe, örnek olaydaki insan -bence- dindar olamaz.

inanç sahibi olmanız için hafızanızı kaybedip herşeyi yeniden öğrenmenize gerek yok. şöyle bir söz vardır; müslüman olmayanlar okudukça dine yaklaşır müslümanlar okudukça dinden uzaklaşır diye.

geçen tam bunla alakalı sayılabilecek bir makale gördüydüm de, hatırlayamıyorum kim yazdıydı. zaten biraz bakıp geçmiştim. orda doğuştan sahip olduğumuz bazı potasnsiyellerin filan olduğunu söylüyordu sanırsam.

bir de hafızayı dışarıda tutarak çalışabilecek bir organ beyin. yani hafıza diye adlandırdığımız yerde depolanmayan, ama hayat içerisinde kazandığımız "zımni" bilgi ve mekanizmalar var.

bir de bir de, memetik diye bi şey var. ona bir bakın.

olursun. hafızanı kaybettiğinde ateist bir ailenin yanındaysan ateist de olabilirsin.

izle. hiç kulak asma millete.

başlarda iyidi abide sonradan harbi bozdu.

spoiler vermeden yapayım. lost kötü, bütün bölümlerini izledim mi ? evet izledim. hatta sabah 6 larda kalkıyordum ilk izleyenelrde olmak için. ama alternatifi o kadar çok güzel dizi var ki. kiz oz izleyen insana tek tavsiye The Wire olur. 5 sezon 6 kere izledim, öyle başarılı. ki oz dan sonra diğer diziler hafif gelir adama, terbiyeli gelir hatta. o yüzden The Wire ı bir incele derim. Onun dışında yeni biten Breaking Bad' de on numaradır. İkisinden birine başla, pişman olmazsın.

@liriamer, the wire a baktım. iki dizinin içeriği benziyo gibi. dediğim gibi bu tarz istemiyorum, farklı bi şey olsun dedim. ama ozdan sonra diğer diziler hafif gelir cümlesine tamamen katılıyorum. bilmiyorum nabarım.

çok eğleneceksin ama bittiğinde şuna ayırdığım zamana yazıklar olsun diyeceksin. ama izlerken çok eğleneceksin tekrar ediyorum.

Çok dizi izledim, hiçbiri lost'un yerini tutmadı daha. Apayrı bir dizidie. Kesin izle. Kulak asma. Hala "sonunda rüya çıkıyo" diye dolaşan mallar var lan. Düşünsene bi diziyi 6 sezon izliyosun ve bir bok anlamamışsın, dizide ne olduğundan haberin yok skflg. Böyle insanlar yorum yapıyo büssürü, bakma sen. İzle.

izle. süper oluyor. hatta bu diziyi izlememiş bir arkadaşın varsa onu da ikna et beraber izleyin. bölüm aralarında tahmin yürütün falan. çok güzel zamanlardı; bunu kimse inkar edemez. millet lost konuşuyordu lan koca gün :)

lostu izlediğim gibi hiçbi diziyi izlemedim ben. izlerken süperdi, ama ikiye dönüp de izlemedim. gıcık oldum çünkü. sonuçta dizi bitmiş, keyfini çıkart, izle. ama izlerken o an işin gücün hiçbi işin olmasın, hayattan kopartıyo yeminle.

lost'u güzel yapan üzerine kafa yorulan, spoiler yiyince "ohh my god" dedirttiren ilk dizi olmasıydı. Çılgınlıktı. o dönem izlemekle şimdi başlamak arasında fark olacaktır. bana da sorsan lost bir efsane ama şu an lost'tan iyi bir çok dizi var; devam eden veya biten. yani o dönem er, friends, oz, seinfeld izleyen bizler için yeni bir dönem başlattı. bu etkiyi de bir kaç sezon sürdürdü. ama ne bileyim garip geldi. lost izlememiş adam mı olur lan? daha neler.

Ben ikinciye izliyorum. İzle. Süperdir.

Sadece. İzle.

Lostu izledigime son zamanlarda pisman olmustum ama soyle bi dusununce izlerken harbi cok eglenmistik. Heyecan/gizem/bulmaca dozu cok ust duzeydi.

İzle bence sonucta bi efsane

yeni bi şarkıları çıktığında falan o sağdaki ekranda beliriyor işte.

yeni albümü çıktığında haberdar oluyorsun mesela, bazı gruplar playlist yayınlıyor.

litvaya'da erasmus yaparken tanıştığım ispanyol bir kızla, 2 sene sonra new york'ta, times meydanında karşılaştım. bildiğin plansız karşılaştık yani.

1. daha önce birlikte olduğum iki kişi onlardan sonra sevgili olduğum çocuğun en yakın arkadaşı çıkması. ve aslında sevgilimin beni daha önce o çocukla takılan bir kız olarak bilmesi.
2. hikayelerimi okuduğum bir çocuğun daha sonra hikayede anlattığım kızla başka bir ülkede denk gelmesi. anlattıklarımdan dolayı o hikayedeki kızın arkadaşım olduğunu anlaması. kızı baya tribe sokmuş yaptıklarını hayatını biliyorum diye.
3. ev arkadaşımın şu an ki sevgilisiyle daha önce internnetten konuşmuştum ve çocuk bana fotoğraf yollamıştı beni görmemişti ve şu an ev arkadaşımla sevgili bunu bilmiyorlar. söylesem mi bilmiyorum başka da kesin vardır

van'da liseden tanıdığım ve sonra hiç görüşmediğim bi arkadaşla isveç'in küçük bi şehrinde yolda yürürken karşılaşmam.

1. bir şekilde buluşamadığım sürekli ertelediğim bir arkadaşımı 3 günlüğüne gittiğim başka bir şehrin en kalabalık caddesinde üstelik gece karanlıkta gördüm.
2. fransada bir eğitimde tanıştığım almanyalı arkadaşımı beşiktaş iskelede gördüm; buraya yerleşmiş hiç ilgisi yoktu halbusi.
3. istanbulda yaşayan eski sevgilimi, gezi parkı olaylarında Hyde parkta gördüm; eğitim için londraya gelmiş.

belçika'da bir arkadaşımın doğum günü partisine gittim. öyle çok yakında değildik ama davet etmişti gideyim dedim. neyse partide kızın tekiyle konuşmaya başladık. kız benim fransa'daki yakın bir arkadaşımla aynı yerde çalışıyormuş.

işte ben fransa'da şu işi yapıyorum dedi. ben de aa benimde bir arkadaşım aynı işi yapıyor dedim. tam olarak ne dedi? anlattım. aa ben de aynısını yapıyorum dedi. hangi şehirde dedim. marsilya dedim. aaa ben de marsilyada çalışıyorum. ismi ne. ikimiz aynı anda özlem dedik. baya güzel olmuştu.

sonra kız döndükten sonra özlem'e anlatmış. özlem beni aradı, gülmekten ölmüş bir şekilde.

öyle işte.

lisedeki dil ve anlatim hocami(istanbul) izmir cesme'de tatil yaparken gormek. ayni plajda yuzduk hatta.
tatilden geldikten sonra cesme'ye yerlestigini ogrendim kendisinin. saygilarimi sunuyorum kendisine...

dünyadaki herhangi bir kişiye en fazla 6 kişi uzaktasın gibi bir teori vardı bkz. eksisozluk.com

lise arkadaşımla chicago'da shet mi shed mi akvaryumunda karşılaşmam. ikimiz de work and travel ile gelmişiz aynı şehirde çalışmışız gezmeye de chicagoya gelmişiz meğersem.

@feykalade ben onun 3 kişiye düştügünü duymuştum.

iki sene önce tanıştığım ve iki senedir en yakın arkadaşım olan kişiyle bambaşka bi yerde, küçük bi şehrin küçük bi ilçesinin hastanesinde 1 hafta arayla doğmuş olmamız.

work and travel yaparken tanistigim bir arkadasin dedesiyle benim dedemin evlerinin koyde yan yana olmasi. dedesinin lakabini anneme dogrulatip emin olmustum.

bir de bundan 9 sene once universiteye kayit yaptirirken sirada tanistigim ayni bolume kayit yaptiran bir arkadas vardi. yurtta tam ust katimda kalirdi. benim ilkokuldan, ortaokuldan ve dersaneden cesitli arkadaslarimla lisedeyken ayni siniftaymis megersem.

su anda fransa'da doktora yapiyorum. enstitude calisan insanlarin fotograflarina bakarken itir esen'e acayip benzeyen bi kizi gormustum. ofis arkadasim oldu. megersem onunla da dogumgunlerimiz arasinda 1 gun varmis. benden 1 gun buyuk hatun :)

gibi boyle sevimli tesadufler :)

lise 2. sınıf arakadaşım litvanya'ya erasmusa gidiyor ben de o yıllar da fransa' da yaşıyordum, paris'te buluşup gezecektik ama görüşemedik 1yıl sonra gökçeada'da denize girerken karşılaştık.

kuzenimle champs elysees de yolda karsilasmistik. onun da pariste oldugunu biliyordum ama ne telefon ne internet sene 98.

yazliktan bir arkadasimla brighton da bir gece klubunde karsilastim.

yine uzun zamandir gormedigim yakin arkadasimla copacabana da karsilastim. gerci tam karsilasmadik, bulustuk ama ikimizinde ayni anda orda olmasi ilginc.

casinodaki en sevdigim poker kurpiyeriyle singapur havaalaninda karsilastim. gerci ayni turnuvaya gidiyormusuz :)

yalnızım ona sıkılıyorum ben.

ev arıyorum deli gibi.

hayatımın oyun olduğunu düşünme tribine girdim. tek tek bütün senaryoları kurdum. 8 farklı olay örgüsü var bunlardan hangisi doğru diye düşünüyorum ex kafası.

şu an ki en büyük derdim uyuşturucu bağımlısı olmaktan korkmak. korkuyorum çünkü aslında bağımlı olmak istiyorum. irademle savaşıyorum. dün bütün gee irademle savaştım. ama en son kendimi kaybettiğimde bana zorla içirdiler mi. etrafımda güvenicek kimse yokmuş derdim bu

öküz gibi hastayım, ateşim var ve yataktan zor kalkıyorum.

gelecegimle ilgili yanlis kararlar almaktan tirsiyorum.
senin derdin ne peki?

@ben de
biraz gelecek kaygısı, üniversiteden yeni mezun olmuş o boşluk hali, ne yapacağına karar verememe, biraz da yalnızlık işte.

sınavlar var, havalar soğuk, canım sıkkın.

kalibi bozuk urettigim pantolonlar...beni harcayacaklar matmazel. 11000x20

vizem degisiyor ulkeden ayrilmaya tirsiyorum, yeni eve tasinmam lazim 15 gune, ustunde calistigim projenin deadline'i yaklasiyor, idealim olan bir okula phdye girmeye calisiyorum. bir yandan da gocebeligimin ve de neden kimseyi asla reddedemedigimin derdindeyim. hep ben uzuluyorum sonunda.

zaman yetmiyo bana hacı

valla bütün sıkıntım parayla bitecek türden o açıdan şükür halime mutluyum yani :)

işsizim. askerlik yapmadığım için iş bulamıyorum. şubatta askere gidicem sanırım ama şubeye gitmeye bile korkuyorum. diğer türlü temmuz'a kadar tecilim var; bi an önce gitmezsem çok zaman kaybedicem temmuz'a kadar muhtemelen bi şey yapamayacağım için. askerlik yapmak da istemiyorum. işte bunlar hep stres, hep dert.

hayalimdeki gibi bir evim olacak mı?

Ailemin yasadigi ulkede kursum bitti, turkiyedeki universitemin sinavlari yaklasiyor; ben hic ders calismadim.Turkiye'ye donup calismaya baslamam gerekiyor ama annem babanin gelmesini bekle diyor.Neyini bekleyeceğimi de bilmiyorum.Bir an once turkiyeye gelmenin yolunu bulmam lazim.

Turkiyeye gelince evim yok, ev bulmam lazim.

Babamla yasamak zorunda olmak

sevgilim yok

sağlık+para+aile+fikirsel konular(azınlık olmak). yine de mutlu sayılırım.

sabit bir ruhsal veya fiziksel acı çekmiyorum. buna sahip olmak ve değerini bilmek bile huzurlu yapıyor beni. mutluluk ise anlık bir olaydır. mutluluğu yakalamaya çalışmak çok saçma. kedinin lazer ışığını yakalamaya çalışması gibi.

muhit

keşke okulu uzatmasaydım. şimdi biçok şeyi ertelemek zorunda kaldım.

turkiyedeki duzenimi birakip tamamen tanimadigim bir ulkeye phd yapmaya geldim 3 hafta once. duzenimi oturtma isleminin yaklasik %75'lik kismini hallettim.

ama bu 3 haftalik surecte burokratik islemler, dil bilmeden ev bulma cabalari, baskasina muhtac olmak, ilk ay icin turkiyeden getirdigim dovizin kira depozito okul harci falan derken kiti kitina yetecek gibi olmasi, maasimi 3 gun sonra alacak olmam ama 1 gun gecikmesi halinde 1 gun de olsa sifir parayla dolasiyor olacak olma dusuncesi :) gibi gibi :)

popüler kültür gibi, cool takılan erkekler her kıza kezban demezse ölüyorlarmış :O

Kezban demezse ölecek hastalığına yakalanmışlar.

bi tanesi diyince ötekiler de gaza gelmiş heralde.